16.12.2025
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili ve Doğa Hakları ve Çevre Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Evrim Rızvanoğlu, TBMM Genel Kurulunda görüşülen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Başkanlığı bütçe görüşmelerinde konuştu. Konuşmasında, görüşülen bütçenin iklim kriziyle mücadeleyi öncelemediğini, aksine krizin maliyetini vatandaşların sırtına yükleyen bilinçli bir siyasi tercih olduğunu söyledi. Çevre ve iklim bütçesinin reel olarak daraltıldığına, 2053 net sıfır hedefinin söylem düzeyinde kaldığına ve doğanın rant odaklı bir anlayışla yönetildiğine dikkat çekti.
“Bu tablo kuru bir istatistik değildir”
Rızvanoğlu, bütçenin iklim krizini önlemeye yönelik bir irade taşımadığını vurgulayarak “Bugün görüştüğümüz bütçe iklim krizini ciddiye alan bir bütçe değil, bedeli halka yükleyen bir tercihtir. Daha geçenlerde, Dünya Meteoroloji Örgütü, 2025 yılının kayıtlara geçen en sıcak yıllardan biri olduğunu açıkladı ama asıl vahim olan ve ısrarla görmek istemediğiniz, ülkemizdeki sıcaklık artışının dünya ortalamasının üzerinde izlediği. Bu durumu kuru bir veri olarak algılamayın, bunlar kuruyan göllerdir, yanan ormanlardır, sel altında kalan mahallelerdir, bunlar borçlanan çiftçidir, göç etmek zorunda kalan gençtir. İklim krizi artık gelecek kuşakların meselesi de değildir, iklim krizi tam da bugünün meselesidir; ekonomi, güvenlik ve adalet meselesidir ve bu nedenle bugün görüştüğümüz bütçe teknik nedenlerin değil, siyasi tercihlerin sonucudur.” dedi.
“Çevre ve iklim bütçesi reel olarak küçültülüyor”
Bütçe kalemlerinin iktidarın önceliklerini açıkça ortaya koyduğunu belirten Rızvanoğlu “Geçen yıl sürdürülebilir çevre ve iklim değişikliği programına ayrılan kaynak 19,4 milyar liraydı. Bütçe yüzde 28 arttı, faiz yüzde 40 arttı ama her ne hikmetse iklim programı sadece yüzde 2,6 azaldı. Bu, enflasyon etkisiyle yüzde 30-35 azalış demek, niçin böyle bir şey oluyor? Çünkü iktidar çevreyi de iklimi de umursamadığı için; hem de dünyanın en çok ısınan ülkelerinden bir tanesinde. Yani, iktidar bize şunu söylüyor: ‘Krizler olduktan sonra müdahale edeceğiz, bedelini de daha yüksek bir maliyetle bu halka ödeteceğiz’” ifadesini kullandı.
“2053 net sıfır söylemde var”
Rızvanoğlu, iktidarın 2053 net sıfır hedefini sürekli dile getirdiğini ancak bu hedefi destekleyecek somut bir yol haritası ortaya koymadığını ifade ederek “iktidar bu kürsüde sürekli 2053 net sıfır hedeflerinden bahsediyor. Peki, biz bu hedefe nasıl ulaşacağız? Hedef takibi yapan kurumlar açıkça, Türkiye'nin net sıfıra en uzak 10 ülkeden 1'i tanesi olduğunu söylüyor. İktidar hâlen mutlak azaltım hedefini koymuyor, artış hızını az biraz yavaşlatmayı da bizlere ‘başarı’ diye sunuyor; bu yaklaşım sadece çevreyi değil, sanayiyi, ihracatı, istihdamı da etkiliyor ve bilim ne diyor biliyor musunuz? "İklim krizine zamanında yatırım yapmayan ülkeler ilerleyen yıllarda en ağır ekonomik kayıpları yaşayacaklardır." diyor yani bugün iklim krizini önemsemeyen her bir karar yarın bu Meclisin çatısı altında bizlere çok daha büyük bir hasar faturası olarak geri gelecek.” dedi.
“Doğa rant alanı olarak görülüyor”
İktidarın çevre politikalarını eleştiren Rızvanoğlu, maden ruhsatları ve denetimsiz yatırımlara dikkat çekerek “Bütçede çevreyi küçülten bir iktidarın sahada çevreyi korumasını bekleyemiyoruz. Bu iktidar doğayı sınırsızca tüketecek bir rant alanı olarak görüyor. Ülkenin neredeyse üçte 1'i maden ruhsatlarına açıldı. Sadece Artvin ilinde toprakların yüzde 71'i maden ruhsatlı. Süper izin düzenlemeleriyle çevresel denetim fiilen ortadan kaldırıldı, bilim insanlarının uyarıları, kamu yararı, halkın itirazları sistematik bir biçimde devre dışı bırakıldı. Bilim insanlarının Kanal İstanbul gibi ‘yüksek risk’ dediği kurumların olumsuz görüş verdiği yatırımlar da ısrarla onaylanmaya devam ediyor.” ifadesini kullandı.
“Türkiye adım adım Avrupa’nın atık deposu haline getiriliyor”
Suların, havanın ve toprağın hızla kirletildiğini vurgulayan Rızvanoğlu “Geleceğimiz, şirket çıkarları uğruna ipotek altına alınıyor ama yine yetmiyor; sularımız hızla kirleniyor, denizlere atık boşaltımını kolaylaştıran yönetmelikler hızla devreye sokuluyor, nehirler can çekişiyor. Bakın, Gerede Çayı, Ergene Nehri zehir saçıyor ama bu da yetmiyor; Avrupa'nın kendi toprağında istemediği atıklar Türkiye'ye gönderiliyor. Bir yandan, hâlen tam anlamıyla hayata geçirilmemiş depozito sistemiyle sürekli övünülüyor, diğer yandan, Türkiye adım adım Avrupa'nın atık deposu hâline geliyor. Dünya Sağlık Örgütüne göre, bir tane temiz havaya sahip ilimiz yok ve iktidar kalkıyor, tüm bunlara çevre politikası diyor. Bu ülkede 186 göl kurmuşken, on binlerce hektar orman yangınlarda kaybedilmişken siz bu bütçeye iklim kriziyle mücadele bütçesi falan diyemezsiniz arkadaşlar.” dedi.
“COP31 vitrin siyaseti değil, sorumluluk ister”
Antalya’da yapılacak COP31’e de değinen Rızvanoğlu şu değerlendirmeyi yaptı: “İktidar, önümüzdeki sene Antalya'da gerçekleşecek COP31 Başkanlığıyla övünüyor. Tabii ki bu çok da olumlu bir gelişme, bir şey demiyoruz ama iklim liderliği yapacak olan ülke önce kendi ülkesindeki emisyonlarını düşürecek, evine misafir çağırıp onlara tahrip olmuş ormanları, kirli suları, kuruyan gölleri, maden ruhsatlarını göstermek iklim liderliği falan değildir; bu bir vitrin siyasetidir. İşte, tam da bu nedenle değerli milletvekilleri, bu tablo, bu bütçe, bu anlayış iklim krizini yönetemez.”
“Cumhuriyet Halk Partisi hazır”
Açıklamasının sonunda CHP’nin çevre ve iklim politikalarına ilişkin net bir mesaj veren Rızvanoğlu “Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hazırız. Bu ülkenin doğasını rant düzenine teslim etmeyeceğiz. Millî parklar, sulak alanlar, tabiat alanlarını daraltan değil, bilimsel ölçütlerle genişleten bir anlayışı hayata geçireceğiz. Türkiye'nin suyunu havza bazlı, kamucu ve korumacı bir sistemle yöneteceğiz. Temiz havayı artık lüks olmaktan çıkaracağız, hava kalitesi ağlarını her yerde genişleteceğiz ve verilerini şeffafça vatandaşlarımızla paylaşacağız. ÇED süreçlerini göstermelik olmaktan çıkaracağız. Yeşil dönüşümü bir slogan değil, adalet temelli bir kalkınma programı olarak yapacağız. Madenciliği doğayla, toplumla, emekle barışık bir yapıya kavuşturacağız. CHP iktidarında doğa korunacak, emek korunacak, yaşam korunacak yeter ki siz bu milletin önüne sandığı getirin.” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.